13 Ekim 2008 Pazartesi

Göcek tatil yerleri

Çam ağaçlarıyla kaplı küçücük durgun koyda kadife gibi pürüzsüz, talk pudrası kadar ince kumuyla Yassıcılar plajı ve ortasında göl bulunan doğa harikası Göcek Yarımadası, eşsiz bir güzellik sunuyor. Yat turizmine gönül verenlerin vazgeçilmez mekanlarından biri olan Göcek, temizliği, doğal güzelliği ve Avrupa kentlerine benzeyen görüntüsüyle kusursuz bir tatil olanağı sunuyor. Bu güzel beldede, dilediğinizce gezebilir, yüzebilir, yat gezilerine çıkabilir ve doğal ortamın keyfini sürerek dinlenebilirsiniz.Mavi yolculuğa çıkan teknelerin önemli konaklama noktalarından biri olan Göcek, ülke turizmine hayli olumlu hamlelerde katkıda bulunmuş şirin ve modern bir ilçe. Sahil dolgu çalışmalarıyla yepyeni bir çehreye bürünen Göcek, Avrupa kentlerine benzeyen görüntüsüyle yat turizmine gönül verenlerin de birinci tercihi. Fethiye Körfezi'nin dayanılmaz güzellikteki doğası ve günnük, çam, zeytin, piren makilerinin rüzgara karışan kokusuyla baş döndüren bu bölge, çeşitli antik kentlerin de kucağınde bulunuyor. Arymasa, Lissae, Krya, Kalimache gibi antik kalıntılar yatla bölgeye gelen yabancı turistlerin gezdikleri yerler arasında yer alıyor. Her türlü deniz sporuna imkan tanıyan Göcek çevresindeki durgun denizde, Dalyan ve Köyceğiz'den gelen Nil kaplumbağasına da rastlanıyor.

Yat turizminin merkezi : Göcek yat turizmi için ideal bir yeryüzü cenneti gerek yatlar gerekse sahilden kalkan günübirlik gezi tekneleri aynı koylara gidiyor. Tekne turlarında gün boyu gezebilir, denize girebilir ve lezzetli yemekler yiyebilirsiniz. On iki adayı kapsayan bu yolculukta, yatların geceleme yaptığı Yassıcalar, Tersane Koyu, Kleopatra Hamamı, Boynuz Bükü, Bedri Rahmi Koyu gibi yerler gezilip akşama doğru limana dönülüyor. Bu turlar sırasında haziran ve temmuz aylarında kefal akını oltacıları sevindirirken, motor kaptanları seyir sırasında denize bıraktıkları oltalarıyla palamut balığı da yakalıyorlar. Göcek içindeyse denize girilecek uygun plaj yok. Biraz ilerleyip 7 kilometre öteye gidecek olursanız, sakin, tertemiz kıyılara rastlayabilirsiniz. Göcek çarşısı yabancı yat yolcularına hitap edecek şekilde çeşitlenmiş. Burada birçok hediyelik eşya satan dükkan bulunuyor. Bu yaz en çok satılan eşyalar arasında ip hamak birinci sırada yer alıyor. Dekoratif deniz kabukları dükkanı ilgi çekiyor. Antikacılar, halıcılar, butikler, kuyumcular, marketler ve bankamatikler göze çarpan öteki alışveriş merkezleri. Marinada bulunan Gönül Kitabevi'ndeyse, yatçılıkla ilgili yerli ve yabancı birçok döküman ve kitap bulabilirsiniz. Zeki Kebir'in işlettiği kitabevinde fax servisi de veriliyor. Ayrıca denize açılacak olanlar için ilginç olta takımları satılıyor. Tabii buradan en son çıkan müzik kaset ve CD'lerini, günlük gazeteleri ve diğer yayınları temin etmeniz de mümkün. Pazar günleri kurulan pazarda ise, çevreden getirilen, dalından yeni kopmuş sebze ve meyveler göz dolduruyor.

Göcek'e nasıl gidilir? : Muğla-Fethiye Karayolu üzerinde bulunan Göcek'e İstanbul'dan özel araçla gidecekseniz, İzmir, Aydın, Muğla hattını takip ederek Sakar geçidinden inip Köyceğiz ve Dalaman'ı geçerek ulaşabilirsiniz. Dalaman havaalanına 18 km uzaklıktaki Göcek son yapılan yol genişletme çalışmaları sayesinde virajlardan arınmış, asfaltlanmış ve ağaçlandırılmış bir yola sahip. En kolay ulaşım İstanbul ve Ankara'dan yapılan uçak seferleri. Dalaman'da indikten sonra Fethiye yönüne gideceksiniz. Rampayı indikten sonra sağda benzin istasyonunu göreceksiniz. Bu sapaktan 1 km ötesi, Göcek. Soldan ayrılan yol sizi otoparklara götürecek. Göcek içindeki otoyol çalışmaları geçtiğimiz yıllarda bitirilmiş. Çarşı ve iskele çevresindeki yollara parke taş döşenmiş. bütünbu yolların hepsi de araç trafiğine kapalı, yani gezi yolu olarak kullanılıyorlar. Araçlar, Göcek Belediyesi'nin yaptırdığı otopark alanında cüzi bir miktar ödeyerek burada kalabiliyorlar.

Göcek'te ne yenir; Göcek'te sahil boyunca birçok restaurant bulunuyor. Deniz ürünü üzerine çalışan restaurantlaın müşterileri genelde yat yolcuları. Soğuk dolapların camlı vitrinine özenle dizilen lahos, çipura, barbunya, orfoz gibi bölge balıkları sizin seçiminize kalıyor. Öteki vitrindeyse soğuk mezeler teşhir ediliyor. Göcek tam bir deniz ürünleri cenneti. Yoğurtlu haydari, semizotu, patlıcan salatası ve acılı ezmenin yanısıra, ahtapot ve kalamar da çok lezzetli. Tabii, pizza, ızgara kebap ve döner gibi çeşitleri bulabileceğiniz daha ekonomik fiyatlı restaurantlar da var. Gözleme seviyorsanız Sultan Pansiyon altındaki marketin önünde yapılıyor. Çarşıda haşlama mısır da bulabilirsiniz. Denize açılacak teknelerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak market ve kasap dükkanının yanısıra, ailece oturabileceğiniz bahçe barları da var. Sahil boyunda yer alan ışıl ışıl ışıklandırılmış bu barların ortamı bir hayli nezih. Blue, Zuhal, Dolfin, Sedir, Göcek, Başak, NaNay, Dr. Jazz Bar, en çok tercih edilenler. Rock ve Blues türü müzik çalan barlarda meyve ve içecek siparişi verip buzlu badem yiyerek Göcek'in akşam havasını soluyup, yorgunluk atabilirsiniz.

Göcek'te konaklayabileceğiniz otel, motel, pansiyon ve apartlar; Çoğunluğunu Apart Otellerin oluşturduğu konaklama mekanlarının bir çoğu Göcek'te yerleşik yaşayanlar tarafından işletilmektedir. Apartların çoğunda yeşillikler içerisinde havuz ve bar bulunmakta. Odalar sıcak Göcek iklimie uygun olarak klima'lı ferah mekanlardan oluşmakta.Misafir ağırlama konusunda Türk misafirperverliğinin ana öğesi olan itina ve hassasiyeti odaların ve ekipmanların temizliğinde görmeniz mümkün.Şehir merkezi etrafında dar bir alanda toplanan konaklama tesislerinin merkeze ve dolayısı ile denize uzaklıkları çok az. En uzak yerden yürüyerek 5-10 dakika da Göcek merkezine ulaşabilirsiniz.İşletmeciler size tatilinizi daha hoş ve eğlenceli geçirebileceğiniz alternatifler konusunda bilgi verecek ve yardımcı olacaktır.Deniz kıyısında olan bir çok yere göre Göcek'te sıcak yaz aylarında sinek türleri ile mücadele başarılı bir şekilde yapılmakta, bu konuda sorun yaşamazsınız.Ortalama 10-14 odalı olan tesislerde yüksek sezon da yer bulmanız zor olabilir, rezervasyonunuzu önceden yaptırmanız iyi olur. Göcek'eki tesislerin bir çoğu acentasız çalışır. Bunun için rezervasyonlarınızı direk tesis yönetimi üzerinden yapmanız can sıkıcı karışıklıklar yaşama riskinizi en aza indirir. Tesislerin listesini görmek için tıklayın.

Kaynak: videosofturkey, tatil360, turizm

Devamını okuyun...>>

Cunda Adası ve Patriça Koyu

Adalar ve rüzgarlar ülkesi Ayvalığın şirin adası Cunda'ya (Ali Bey) gidiyor, ünü sadece deniz ürünü restoranlarıyla sınırlı kalmayan adanın arka yüzüne Patrica'ya uzanıyoruz. Ege'nin sofra kültüründe önemli yenilikleri, ağız tatlarının farklı lezzetlerle tanıştığı, buluştuğu Cunda Adasının birbirine tezat üç yüzüne ve son durumuna bakıyoruz. Rumlardan kalma taş evlerinin yer aldığı Cunda Adası bir zamanlar Ayvalığa yakın bir ada iken yapılan kara yolu bağlantıları ile ada olma özelliğini bir ölçüde kaybetmiş. Karayolu bağlantısı daha da genişletilip bir güzel asfaltlanmış, başı ve sonuna iki gösterişli tabela asılmış, adı da "Gönül Yolu" olarak kırmızı harflerle yazılmış. Diğer bağlantı ise köprüyle yapılmış. Köprünün de tabelası var, üzerinde "Bu köprü Türkiye'nin ilk boğaz köprüsüdür" diye belirtilmiş. Köprüyü geçip kaderine terkedilmiş görünen metruk yel değirmeni ile karşılaştığınız kavşaktan sola dönünce 16 balık restoranın bulunduğu restoranlar caddesine geliyorsunuz. Siz bakmayın restoranlar caddesi denildiğine, sahilin Ayvalık ve adalar manzaralı kıyı şeridi boyunca renkli, ahenkli bir hayat yaşanıyor. Kıyı şeridinde yan yana sıralı restoranların tam karşılarında sahil bölümleri var deniz kenarında oturmak isteyenlere. Ayvalık bağlantısının tekneler ile de yapıldığı iskeleler ve balıkçı motorları, pastane, kafe kompozisyonunu, bir türlü doymak bilmeyen balık bekleyen kediler tamamlıyor. Restoranlar arasında kalan bölüm ise hem piyasa caddesi (Bir çeşit podyum da denebilir) hem de çeşitli ağız tatlarının bulunabileceği satış noktaları ile devam ediyor. Bunlar arasında özellikle (Ayvalık Tostu olarak ünlenen) Cunda'nın ünlü peynirli tost yapanları, lokmacıları, sakızlı dondurmacıları, pamuk helva, kağıt helva, buzlu badem satıcıları yer alıyor. Gezici gül sunan kızlar, üstüne üstlük masa masa gezen müzik grupları ilgi çekerken, havalarda uçuşan Ege müzik kültürünün tanınmış ezgilerini harman edip atmosfer hakimiyetini ele geçiren kesif anason ve deniz kokusu buram buram hissediliyor. Masanıza piyangocu da uğruyor, fotoğrafçı da geliyor. En çok duyulan ise garsonların mutfağa verdikleri yüksek sesli siparislerden biri olan "35 lik yaş üzüm" oluyor. Bir de yıllara meydan okuyan, kahve olma özelliğini inatla sürdüren, doğal film platosu gibi estetik mimarisi, müdavimleri, karakter portreleri ile "Taş Kahve" bulunuyor. İçinde kırlangıçlar uçan, tarihi aynaların duvarları, renkli camların kapıları süslediği yüksek tavanları ile ferahlık veren, bayan erkek beraberce oturulan kahve, sahili daha ilgi çekici, cazip hale getiriyor. Durum böyle olunca kimse oturduğu yerinden kalmak istemiyor tabi. Oysa Cunda'nın mimari dokusu içinde gizlenmiş birbirinden ilginç yapılar bir o kadar da akılları çelen güzellikteki görülesi güzellikte evler bulunuyor.

Bahçe içinde, basit ama albenisi olan evler, yeni sahiplerinin elinde şirinlik yarışına girmişlercesine temiz boyalı kapı pencereleri, kapı tokmakları, cephe süsleri, dökme demir balkon korkulukları fotoğraf severlere olduğu kadar Cunda'da yürüyüşe çıkanlara da zamanın unutturup içine çekiyor. Kilise sayısı oldukça fazla olan adanın çeşitli yüksek tepeleri, sunduğu panorama karşısında seyredenlerin resim yapma gibi arzularını da harekete geçiriyor. Cunda sahilinin sağ tarafı ise teknelerin konaklama ve bakımına ayrılmış. Bu bölümde yaşanan renk cümbüşü, betona yenik düşmüş kent dokusu içinde duyguları körelmiş olanlara, farklı bir atmosfer yaşatıyor. Yolun sonunda Cunda Adasını karşınıza alıp doyurucu manzarasını seyredebileceğiniz upuzun dalgakıran bulunuyor.Değirmenli kitaplıkCunda adasına 23.03.2007 de kazandırılmış yeni yapılardan biri de her açıdan rahatlıkla görülebilen bir tepenin zirvesinde bulunan küçük bir ayazmanın restorasyonu ile yapılmış. Yıllarca bakımsız, harabe durumda görünen ve keçilerin otladığı tepede, dört duvarı kalmış yapı, Rahmi M. Koç himayesinde tamamlanıp, Necdet H. Kent kitaplığı olarak isimlendirilmiş. Yapının çevre düzenlemesi sırasında bulunan değirmen temeli nedeniyle, eskiden var olduğu sayılarak kitaplık yanına bir de değirmen inşa edilmiş.

CUNDA‘da turist olmak : Tur acentelerinin vazgeçilmez duraklarından biri olan Ayvalık Cunda Adasına karadan otobüsler veya denizden gezi tekneleriyle taşınan turistler, iskele çevresinde sahil yürüyüşü sonrası Cunda Adasına yeni yapılan çok dükkânlı pazara dalıyor ve bilhassa Ayvalık simgesi, amblemi taşıyan yöresel hediyelik eşyalara, resimlere, biblolara bakıyorlar. Cunda Adasında taş evlerin sıralandığı daracık taş kaplı sokaklarda tur rehberinin verdiği bilgileri dinleyen turistlere, adada bulunan Bizans mimarisi stilindeki Taksiyarhis Kilisesi, Panaya Kilisesi ve diğerleri gezdiriliyor. Bazısı pansiyon, bazısı yazlık olarak kullanılan eski Rum evlerinin kapı tokmakları, duvar süsleri, pencereleri ve pencerelerinden dışarı çıkan müzik sesleri, değişik bir atmosferde olduğunuzu hissettiriyor. Balığa çıkacak balıkçıların gölgeli duvar diplerinde paraketeleri hazırlamaları, bahçe duvarlarında miskin kedilerin oluşturduğu kompozisyonlar karşısında, fotoğraf makineleri, kameraları, cep telefonlarıyla bir tür foto safari yaşayan turistler, sınırlı program içinde ayaküstü zamanı değerlendirip, domatesli, peynirli Ayvalık tostu, sakızlı dondurma, lokma yemeyi, Taş kahvede çay içmeyi de ihmal etmiyorlar. Çarşı boyunca şık şişelerde satılan hediyelik has zeytinyağı alanlarda oluyor. İskele karşısında bulunan galeride, farklı tasarımlarıyla sergilenen takılar da hanımlar tarafından büyük ilgi görüyor.Cunda’nın arka yüzüAdaya gelişte köprüyü geçtikten sonra yükselen asfalt rampa yolu takip edenler, Cunda’ya ve Ayvalık sahil siluetini yüksekten seyreden tepeden geçerek adanın oldukça sakin, doğal görünüme sahip kamp alanlarının ve gözü rahatsız etmeyen bazı konaklama tesislerinin bulunduğu bölüme geliyorlar. Zeytin ağaçları arasında yer yer turistik tesislerin bulunduğu bu bölümde, tek katlı ahşap ağırlıklı bungalov tipi evlerde, karavanlarda, kamp alanlarında konaklanabiliyor. Konuklar için ağaç gölgeli çardaklar, restoranlar, sahil bahçeleri, çevrenin oksijeni bol esintili havasıyla bunalmadan, yoğun Ağustos böceği sesleri arasında tatil imkânı sağlıyor. Otomobil, motokaravan veya motosikletle gelenler tatilleri boyunca güneşten, kum plajlı denizden, su sporlarından, tesisin ünitelerinden ve internet hizmetinden yararlanıyorlar. Şimdi adanın bu renkli cafcaflı görüntüsünden ayrılıyor. Girişte karşılaştığımız metruk değirmenin sağında uzanan önceleri asfalt sonraları toprak yola devam ediyoruz.Patriça Burası Patriça Koyu olarak anılıyor adanın ön yüzüne oranla in cin top oynuyormuş gibi görünüyor.Patriça Koyuna bir başka deyişle buraya huzur koyu da diyebiliriz. Yapılaşmaya izin verilmiyor, zamanında ne yapılmışsa onlar kalmış, şimdi çivi çakmak yasak türünden koruma alanı içinde bulunuyor. Yunanca da koltuk değneği anlamına gelen Patriça gündüzü başka, akşamı başka yaşanan ender kalmış huzur sığınaklarından biri. Ne var diye sorarsanız aslında pek fazla bir şey yok. Temiz, sığ bir deniz, yaşayan deniz canlılarının bile doğallığı korunmuş, etraftan koya atık yok. Zamanında zeytin toplamak için gelenlerin konakladığı Birinci ve İkinci Köy olarak anılan 25 - 30 evden oluşan yerleşimler dışında, yazlıklar, siteler yok. Şekil itibari ile koltuk değneğine benzediği için bu isimle anılan Patriça da 1922 yılında Giritliler yaz kış oturup tarım ve zeytincilik yaparken sonraki yıllarda kimse kalmamış. Giritlilerin hepsi Ayvalığa bakan Cunda'nın ön yüzüne taşınmışlar. Patriça'nın zeytinleri ise günümüzde Balıkesir'den gelen işçiler tarafından zeytin toplama mevsiminde yapılıyor olmuş. Metruk evlerin bazıları ise Türkiye'nin önde gelen, ileri görüşlü en zengin kuruluşları tarafından satın alınmış. Zeytin ve çınar ağaçlarının gölgesi ise, yaz aylarında kampçıların gözde mekanlarını oluşturuyor. Piknikçilerin uğrak noktalarından olan bu bölge, lüks otellerden bıkıp biraz da yabanıl hayatın özlemi içinde olan turistlerin, karavancı, kampçıların gözdesi. Aracını sahile park edip, hatta kabin gibi kullananlar, gün boyunca ücretsiz denize girebiliyorlar. Pazar günleri Birinci Köyden sonraki alanlarda piknik izni verilmiyor. Patriça'nın tam karşısında ki Güvercinlik isimli küçük adada yer alan Agios Yorgis Manastırı yıkık duvarları, kulesiyle hala ayakta durmaya çalışıyor. Ada ise martıların yuva yaptığı, keçilerin bırakıldığı ölçüde sakin. Patriça'nın arka tarafında bulunan bir başka dini yapı ise "Ay Işığı Manastırı" olarak anılıyor. Ayvalıktan kalkan günübirlik motor turlarının da deniz banyosu molası verdikleri duraklar' dan biri olan sahil manastırı, Rumlar zamanında, evlenmek isteyen kızların dilek kapısı olarak ün salmış. Ne var ki, bugün bakıma muhtaç yıkık ve harap durumda.

Cunda’nın arka yüzü : Adaya gelişte köprüyü geçtikten sonra yükselen asfalt rampa yolu takip edenler, Cunda’ya ve Ayvalık sahil siluetini yüksekten seyreden tepeden geçerek adanın oldukça sakin, doğal görünüme sahip kamp alanlarının ve gözü rahatsız etmeyen bazı konaklama tesislerinin bulunduğu bölüme geliyorlar. Zeytin ağaçları arasında yer yer turistik tesislerin bulunduğu bu bölümde, tek katlı ahşap ağırlıklı bungalov tipi evlerde, karavanlarda, kamp alanlarında konaklanabiliyor. Konuklar için ağaç gölgeli çardaklar, restoranlar, sahil bahçeleri, çevrenin oksijeni bol esintili havasıyla bunalmadan, yoğun Ağustos böceği sesleri arasında tatil imkânı sağlıyor. Otomobil, motokaravan veya motosikletle gelenler tatilleri boyunca güneşten, kum plajlı denizden, su sporlarından, tesisin ünitelerinden ve internet hizmetinden yararlanıyorlar. Şimdi adanın bu renkli cafcaflı görüntüsünden ayrılıyor. Girişte karşılaştığımız metruk değirmenin sağında uzanan önceleri asfalt sonraları toprak yola devam ediyoruz.

Patriça (Patariçe) : Burası Patriça Koyu olarak anılıyor adanın ön yüzüne oranla in cin top oynuyormuş gibi görünüyor.Patriça Koyuna bir başka deyişle buraya huzur koyu da diyebiliriz.

Yapılaşmaya izin verilmiyor, zamanında ne yapılmışsa onlar kalmış, şimdi çivi çakmak yasak türünden koruma alanı içinde bulunuyor. Yunanca da koltuk değneği anlamına gelen Patriça gündüzü başka, akşamı başka yaşanan ender kalmış huzur sığınaklarından biri. Ne var diye sorarsanız aslında pek fazla bir şey yok. Temiz, sığ bir deniz, yaşayan deniz canlılarının bile doğallığı korunmuş, etraftan koya atık yok. Zamanında zeytin toplamak için gelenlerin konakladığı Birinci ve İkinci Köy olarak anılan 25 - 30 evden oluşan yerleşimler dışında, yazlıklar, siteler yok. Şekil itibari ile koltuk değneğine benzediği için bu isimle anılan Patriça da 1922 yılında Giritliler yaz kış oturup tarım ve zeytincilik yaparken sonraki yıllarda kimse kalmamış. Giritlilerin hepsi Ayvalığa bakan Cunda'nın ön yüzüne taşınmışlar. Patriça'nın zeytinleri ise günümüzde Balıkesir'den gelen işçiler tarafından zeytin toplama mevsiminde yapılıyor olmuş. Metruk evlerin bazıları ise Türkiye'nin önde gelen, ileri görüşlü en zengin kuruluşları tarafından satın alınmış. Zeytin ve çınar ağaçlarının gölgesi ise, yaz aylarında kampçıların gözde mekanlarını oluşturuyor. Piknikçilerin uğrak noktalarından olan bu bölge, lüks otellerden bıkıp biraz da yabanıl hayatın özlemi içinde olan turistlerin, karavancı, kampçıların gözdesi. Aracını sahile park edip, hatta kabin gibi kullananlar, gün boyunca ücretsiz denize girebiliyorlar. Pazar günleri Birinci Köyden sonraki alanlarda piknik izni verilmiyor. Patriça'nın tam karşısında ki Güvercinlik isimli küçük adada yer alan Agios Yorgis Manastırı yıkık duvarları, kulesiyle hala ayakta durmaya çalışıyor. Ada ise martıların yuva yaptığı, keçilerin bırakıldığı ölçüde sakin. Patriça'nın arka tarafında bulunan bir başka dini yapı ise "Ay Işığı Manastırı" olarak anılıyor. Ayvalıktan kalkan günübirlik motor turlarının da deniz banyosu molası verdikleri duraklar' dan biri olan sahil manastırı, Rumlar zamanında, evlenmek isteyen kızların dilek kapısı olarak ün salmış. Ne var ki, bugün bakıma muhtaç yıkık ve harap durumda.
Cunda Adası ve Patriça Koyu'na nasıl gidilir?: Özel araçla İstanbul çıkışlı olanlar için Güneşli gişelerden devamla Kınalı sapağına kadar TEM otoyolunu kullanabilir. Tekirdağ , Malkara, Keşan üzerinden Gelibolu'ya gelebilirler. Çanakkale'ye geçiş Gelibolu - Lapseki ile Eceabat- Çanakkale arasında saat başı kalkan feribot geçişleri ile yapılıyor. Kilitbahir - Çanakkale arası birkaç araç taşıma kapasiteli motor seferleri de var. Edremit körfezi sahilini dolaşırken Altınoluk - Güre arası yol kenarına dökülmüş kaplama malzemeleri ve yol genişletme çalışmalarına tanık oluyorsunuz. Gömeç, Burhaniye sonrası Ayvalık yol ayırımını takip ederek İlçeye girişte sağdan ayrılan asfalt yol Alibey Adası tabelası ile belirtiliyor. (Cunda adasının bir ismi de Alibey Adası.) Patriça Koyu içinde ki adanın manastırına gitmek için sahildeki teknelerden biri kiralanırken, Ay Işığı Manastırına gidiş için yarım saat süre ile zeytinlik alanda yürümek veya Ayvalıktan kalkan tekne turlarına katılmak gerekiyor.

Cunda Adası ve Patriça Koyu'nda ne yenir?: Ege sofra kültürünü en iyi tanıyabileceğiniz Cunda restoranlarından biri de Taş Kahve yanında bulunan Deniz Restoran.

İlginç mezeleri ve başka yerde rastlanmayan farklı lezzetleri ile tanınan restoranda yeni mezeler, balık pişirimleri büyük ilgi görüyor. Mönüde yer alan yemek çeşitleri arasında, Kalamar Dolması, Kaşarlı kidonya, Beyaz şarap soslu Akivadis, Cunda enginarlı Krides, aranan tatlar arasında ki yerini korurken marifetli aşçı Süleyman Serpen bu yıl mönüye yeni ilave ettiği Kalamar Yumurtasından Güveç, Deniz Ürünleri Kokteyli, Sirkeli Kalamar, Deniz Lokumu parmak yalatacak kadar lezzetli yiyecekler olarak beğeniliyor. Soğuk mezeler sarımsak ve has zeytinyağı ile lezzetlenirken az tuzlu olarak sunuluyor. Ayvalığın adalarında yetiştirilen sebzelerden taze olarak yapılıp, günlük tüketilen mezelerin başında, çiğ olarak hazırlanan Isırgan otu salatası, Enginar salatası, rağbet görüyor. İstifno salatası, taze börülce, kabak çiçeği dolması, radika (hindibağ) deniz börülcesi, Dil balığı sote ve yörenin ızgara balık çeşitleri beğeniliyor. Deniz Restoranın deneyimli işletmecisi Ayhan Alışık bazı yemeklere Sakız Adasından getirtilen sakızlardan da ilave edildiğini, Tuzda, buğulama, ızgara olarak yapılan balıkların büyük beğeni topladığını, masalara konan Ayvalık sızma zeytin yağından konuklar istedikleri kadar kullanabildiklerini, sarımsaklı ve kekikli yağlı kızarmış ekmeklerin çok sevildiğini belirtiyor. Süleyman Usta sevgili okuyucularımız için yeni mezelerin bazılarının hazırlanışını anlattı.Cunda ve Ayvalık'ta kurulan pazarlardan sabahın erken saatlerinde otları ellenmeden satın alıp, taze olarak pişrdiğini, belirten balıkları titizlikle seçen deneyimli ustadan yemek tarifleri şöyle sıralanıyor.

Deniz Lokumu: Krides, ahtapot, pavurya içi kıyma makinesinde çekiliyor, bu karışıma baharat ilave ediliyor, galeta ununda lokum şeklinde biçimlendirilip kızartılıyor. (Lokumlar Afrodizyak özellikli yiyecekler arasında gösteriliyor)

Kalamar Yumurtasından Güveç: Kalamar yumurtaları ince olarak kesiliyor, mantar, yeşil biber ince doğranıp birlikte hafifçe pişiriliyor, üzerine domates ilave edilip karabiber, tuz, kaşar peyniri ile beraber fırına veriliyor. Bu pişirimin ayrıca tereyağı ile yapılan versiyonu da bulunuyor.

Dil Balığı Sote: Dil balıkları ayıklanıp, kesiliyor, zeytinyağında kavruluyor. Sarımsak, beyaz şarap ile birlikte pişerken balıklar bu sosu emiyor, maydanoz ilavesiyle servis ediliyor.

Isırgan otu salatası:Vitamin değeri yüksek olan şifalı, çiğ ısırgan otları, rüzgarlı adalardan toplanıp ince kıyılıp terbiye ediliyor. Taze soğan, domates, gibi ilavelerle sunuluyor.

Enginar salatası: Karaciğer dostu olan enginarlar çiğ olarak ayıklanıp ince doğranıyor limon suyu içine atılıyor, özel sosla beraber rakı mezesi olarak sunuluyor.Asma yapraklı sardalya balığı, lor böreği, ahtapot ızgara, deniz fasulyesi, domates soslu börülce, izdinya otu, muhriye, enginar salatası, akkız otlu balık kavurma, balıklı bamya Süleyman ustanın anlattığı yeni çeşitler. Birkaçının tarifini yine siz sevigili okurları için verdi.

Balıklı bamya
için önce soğanı kavuruyor, domatesleri rendeliyor, bir parça limon, beyaz etli bütün balıklarla beraber yapılabiliyor. Balıkların kılçığını alırsak daha da iyi olacağını söylüyor. Taze bamyalarla beraber tencerede yarım bardak zeytinyağı, bir bardak su ilavesiyle yarım saat pişirip servis ediliyor.

Akkız otlu balık kavurma: Otun özelliği tatlı bir ot oluşu, kırsal alanda toplanıyor. beyaz etli balıklarlardan uygun olanı ile sote yapılıyor. Krema ilave edilirken içine kapari ve mantar konuyor.

Muhriye: Kıbrıs'ta ve Cunda'da yetişen bir ot türü. Bamya lezzetini andırıyor, zeytin yaprağı görünümünde sıcak semizotu yemeği yapar gibi işlem görüyor. Temmuz ila Eylül arası mevsimi bulunuyor.

İzdinya Otu: Ot haşlanıyor, ayrı tavada sovanı zeytinyağı kavuruyoruz. Haşlanmış otu bu karışıma ilave edip, içine çırpılmış köy yumurtası koyuyor çeviriyoruz. (Kış mevsiminde yapılıyor).

Domates soslu börülce:Rendelenmiş domates içine limon, zeytinyağı, dövülmüş sarmısak, tuz ilavesi yapılıyor bu sos taze börülceler haşlandıktan sonra salatası üzerine gezdirilip yeniyor.

Reçelli lor: Tüm yemeklerden sonra ikram olarak verilen kozak yaylasının kozak fıstıkları ilavesiyle vişne reçelli taze lor bulunuyor. Cunda Deniz Restoran:0 (266) 327 16 85

Yemekler üzerine tatlı yemek isteyenler için Sahil boyu Deniz Restoran karşısında hizmet veren ünlü "Lokmacı Saki" Sakız adasından ithal edilen dünyaca ünlü sakızlarla hazırladığı sakızlı dondurma ilaveli lokmalarından yemek için sıraya giriliyor. Henüz dökülmüş şerbetli sıcak lokmalar üzerine konulmuş sakızlı dondurmalı lokmalar damakta tat bırakıyor. Adanın hediyelikleri:Yakınlarınıza, sevdiklerinize adanın özelliğini yansıtan hediyelerden almak isterseniz,Taş kahvenin arkasında bulunan Has Ada Yağcılık dükkanına Fatoş Hanıma uğramanız yeterli oluyor. Değişik şişelerde satışa sunulan ve sadece Cundanın zeytinlerinden üretilen sızma yağı, zeytin salatası, zeytin reçeli, zeytin turşusu, zeytin ezmesi, kurutulmuş yağda domates, sakız reçeli, ev yapımı sabun gibi hediyelikler şık ambalajlarlarıyla vitrinlerdeki yerlerini alıyorlar. Memnun kalıp arzu edenler için ürünler Kargo ile Türkiye'nin her yerine gönderiliyor. Tel No: 0 (266) 327 11 49.Cunda Adası'nda restoranların bulunduğu arka paralel sokağında yeni açılan müzikli barlar, eğlence isteyenlere farklı mekanlar sunuyor.

Cunta Adasında konaklayabileceğiniz otel, motel, pansiyon ve apartlar;
Cunda Adasında bir çok pansiyon apart ve otel bulunuyor. Arzu edenler adanın çeşitli yerlerinde kamp ve karavan sahası da bulabiliyorlar. Pansiyonların bir kısmında hummalı bir faaliyet görülüyor ve yenileme çalışmalarına , klima ilavelerine rastlanıyor. Cunda Adası restoranlar caddesine yakın olup geçen yıl hizmete giren Otellerden biride Kapya Oteli. Apart daireleri de olan, buzdolaplı, klimalı, banyolu temiz odaları olan iki katlı tesisin yüzme havuzu, araç park imkanı da bulunuyor. Otelde konaklayanlar, yoğun kuş ve horoz sesi ile uyanıp güne başlıyorlar.

Kapya Otel. : Tel No: 0(266) 327 13 21
Ekbir Hotel : Tel No: 0(266) 331 59 59
Basel Otel : Tel No: 0(266) 327 17 31
Clup Scala : Tel No: 0(266) 327 66 77
Selina Hotel : Tel No: 0(266) 327 21 41
Erol Hotel : Tel No: 0(266) 327 13 18
Panoroma Hotel : Tel No: 0(266) 327 16 58
Ortunç Hotel : Tel No: 0(266) 327 11 20
Artur Motel : Tel No: 0(266) 3327 10 14
Deniz Motel : Tel No: 0(266) 327 10 12
Cunda Motel : Tel No: 0(266) 327 17 35
Sayılgan Motel :Tel No: 0(266) 327 26 77
Haliç Park Hotel : Tel No: 0(266) 331 52 21
Cunda Hotel :Tel No: 0(266) 327 19 43
Çamlık Kamping : Tel No: 0(266) 12 22 86
Ada Kamping : Tel No: 0(266) 327 12 11
İlker Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 10 34
Atün Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 15 54
Ülke Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 12 12
Özlem Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 11 09
Altay Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 10 24
Zehra Pansiyon : Tel No: 0(266) 327 22 85

Kaynaklar: ikidakika, izmirturks, tumgazeteler

Devamını okuyun...>>

12 Ekim 2008 Pazar

İzmir - Sığacık

İzmir - Sığacıkİzmir'in Seferihisar ilçesine bağlı sahil semti Sığacık, ailece gidebileceğiniz huzurlu ve sakin bir tatil yöresi. İzmir'e yakınlığı, ulaşım kolaylığı, tarihi kalesi, şirin marinası, tertemiz denizi, lezzetli deniz ürünleriyle Sığacık, insanları kendine çekiyor.Üzüm, satsuma, mandalina, zeytin gibi ürünlerin yanısıra son yıllarda turizmde gelişme göstermeye başlayınca bölgedeki pansiyonlara ilave birçok yeni konaklama tesisleri yapılmış.Sığacıkta kale surları içinde eski Sığacık evleri yer alıyor. Birçoğu günümüze korunarak gelmiş. Kaleiçi evleri arasında yapacağınız yürüyüş sonrası Cenevizlilerden kalma kalenin burçlarına çıkıp yat limanını ve çevreyi seyredebilirsiniz. Koyun kıyısı deniz ürünleri üzerine çalışan restaurantlarla dolu. Denizden dönen balıkçıların ağlarını temizlemelerini seyrederek yemek yiyenlere günün her saatinde rastlanıyor. Yemek sonrası değişik mekanlar arayanlar için marina çevresinde çay bahçeleri, kahve, cafe, müzikli bahçe barları bulunuyor.

İzmir - SığacıkSiz Sığacık'ın hafif esen rüzgarında içeceklerinizi yudumlarken çocuklar için oyun aletlerinin yer aldığı geniş ve bakımlı birde park bulunuyor. Yabancı teknelerin demirlediği marina çevresi, yürüyüşü sevenlere imkan tanıyor. Koyu çevreleyen asfalt yola devam ederseniz, işte tüm Sığacığı seyredebileceğiniz tepeye ulaşacaksınız. Rampanın batıya bakan inişinde kumu ile ünlü plajı Akkum bulunuyor. Sembolik giriş ücreti ve mütevazi tesisleri ile günboyu faydalanabileceğiniz geniş koy, aynı zamanda Fransız tatil köyüne gelen yabancıların sörf öğrendikleri yer. Ege'nin berrak denizinde su altı doğa güzelliğini seyretmek ve dalış yapıp zıpkınla balık avlamak isteyen meraklılar için bölgedeki koylara bot gezileri düzenleniyor. Çevredeki koylardan biri de Ekmeksiz koyu. Akkum'a inen yolun soluna devam ederseniz Teos orman içi dinlenme yerinden geçen orman işletmesine bağlı Teos Ekmeksiz plajına geleceksiniz. Çadırlı kamp ve günübirlik plaj girişi ücretli. Poyraz tutmayan koy ay biçimli ve ince kum ne varki dipten denize karışan buz gibi tatlı kaynak suları ile diğer denizlere oranla daha soğuk. Koyun yamaçları ise piknik masaları çadır yerleri ile dolu. Bölgede duş, wc, otopark, kabinler, ve restaurant da bulunuyor. Günübirlik gelenlerin çekilmesiyle sakinleşen koyda güneş batışında yer gök kızarıyor.

İzmir - SığacıkSığacık Tarihi; Sığacık, sığınak olarak kullanıldığı için bu ismi almış. Kale içine kurulu köy zamanında 12 İyon kentinden biri Ekmeksiz plaj yolu üzerindeki TEOS ören yerine kısa sürede ulaşabilirsiniz. İyon uygarlığına bir ara başkentlik yapan antik kent sanat merkezi durumunda işlev görmüş, hatta Efes kentiyle yarışmış.

İzmir Sığacık'a Nasıl Gidilir; İzmir'den otoban yolla ulaşım en rahat ve kolay yol. İzmir-Seferihisar arası yaklaşık 45 km, Sığacık için 5 km daha yol almanız gerekiyor. Aynı yolda belediye otobüslerinin seferleride var. Asfalt yol Akkum plajı Ekmeksiz koyu Teos antik kentine kadar devam ediyor. Benzin istasyonu Seferihisar-Sığacık yol ayrımında Sığacığa denizden tekneyle gelenlere su, elektrik ve çöp hizmeti veriliyor.

İzmir Sığacık'ta Ne Yenir; Sığacık limanında yer alan restorantlarda tüm deniz ürünlerini bulabilirsiniz. Koyun karşı sahilindeki restorantlar Sığacık manzaralı haftasonu canlı müzikli.Bir başka restorant Ekmeksiz koyunda kampçılara ve günübirlikçilere öğlen ve akşam ızgara ve meze çeşitleri ile hizmet veriyor. Orman içi kamp alanlarından ve Akkum plajındaki büfelerden ve bahçeiçi kafelerden ekonomik fiyatlı yemek yenebiliyor. Bölgenin balıkları çipura, mercan, barbunya, kupez kalamar tava, ahtapot salatası ve deniz börülcesi hafta sonu yemek yemeye gelenlerin en çok sipariş verdiği çeşitler.Kale içindeki odun fırınının koku ve lezzetiyle ekmeği hayli ünlü. Cuma günü kurulan pazarın ekonomik fiyatlı sebze ve meyveleri içinde en çok satılan üzüm.Yolunuz Pamucak Selçuk yönüne doğru ise Seferihisar çıkışında sağınızdaki kafeteryadan yayık ayranı içmeden, gözleme yemeden geçmeyin. "Meşhur Ayran" ismi ile tanınan kafeteryada Nergis hanımın nefis gözlemeleri Patlıcanlı, peynirli, kıymalı, patatesli ve çeşitli yöresel otlarla yapılıyor. Gözlemeler maharetli ellerle siparişiniz üzerine gözünüzün önünde hamurları açılıp pişiriliyor. Sofranıza ise nefis tadıyla buz gibi ayran şişesi ve yanında salatalık, biber, domates, havuç ve lahanadan oluşan bir tabak ev turşusu ikram ediliyor.

İzmir Sığacık'ta konaklayabileceğiniz oteller, moteller, apartlar;
Burg pansiyon: (Kahvaltı dahil )Tel: (0232) 745 74 64
Teos pansiyon: Tel: (0232) 745 74 63
Çakırağa Oteli, Tel: (0232) 745 75 75
Cihan Otel: Tel: (0541) 414 14 47 (Sığacık Giren Mevkiinde)
Ecer Otel
Neptün ve Fransız tatil köyü daha geniş imkanlar sunuyor. Teos orman içi dinlenme yeri, Teos Ekmeksiz plajı çadırlı kamp ve günübirlikçilerin konaklama yerleri arasında.

Kaynak: ecer, balikavi, gizlicennetler,
Devamını okuyun...>>

11 Ekim 2008 Cumartesi

Yeşilyurt tatil yerleri

Yeşilyurt tatil yerleriKazdağı eteklerinde sık bitki örtüsü ile hem deniz hem dağ turizminin birlikte yaşandığı Çanakkale'ye bağlı Yeşilyurt Köyü, oksijen çadırı gibi temiz bir havaya sahip... öyleki yüzde 50-55 civarındaki oksijen oranı ile Alpler'den sonra dünya sıralamasında ikinci... Köyde ki esen rüzgar Kazdağı'ndan inip çam ormanları üzerinde geldiği için özellikle astım ve kalp hastaları için de şifa kaynağı oluşturuyor.Yerli turistler tarafından az bilinen ancak hem deniz hem dağ turizminin birlikte yaşandığı, temiz havanın bol olduğu Kazdağı eteklerinde uzanan Yeşilyurt Köyü. Eski ismi "Büyük Çetmi"olan bu köy, Oğuzhanlar'ın 18. kolu anlamına geliyormuş. Köye o yıllarda Türkmen anlamını taşıyan Çekmiler de denilmiş. Ne varki, köy Türkmen köyü olmadığı için on yıl önce ismi Yeşilyurt olarak değiştirilmiş. 90 haneli köyün bu günkü nüfusu 200... köy halkının çoğu Yörük...

Yeşilyurt tatil yerleriAyrıca İstanbullular'ın restore edilmiş evleri ve 10 tane de İngiliz ve Almanlar'ın satın aldığı mülk var. Kazdağı eteklerinde sık bitki örtüsü içinde yamaca kurulu olan Yeşilyurt Köyü'nün, deniz kıyısına uzaklığı sadece 3 kilometre. Ayvacık ve Küçükkuyu gibi Çanakkale'ye bağlı olan bu köyün en büyük özelliği oksijen deposu olması. Alpler'den sonra yüzde 50-55 civarında ki oksijen oranında Dünya sıralamasında ikinci geliyor Yeşilyurt... Oksijen çadırı durumundaki bölgede yorgunluk hissetmeniz imkansız. Hatta güinde 3-4 saat uykuyla yorucu bir gün geçirdikten sonra kendinizi hala dinç ve genç hissederseniz sakın şaşırmayın. Çünkü bu temiz havada sadece nefes almanız vücut dinamizminiz için yeterli. Köy, Kazdağı'ndan inip, çam ormanları üzerinde dönen ve Altınoluk'tan kopan rüzgarın, dere boğazından gaçiş noktasında yer alıyor. Bu nedenle de özellikle astım ve kalp problemi olan hastalar için şifa kaynağı... Köyün patika yolları, yürüyüş sevenler için ideal bir parkur oluşturuyor. Gördüğü ilgi üzerine köyde bir çok ev yenilenmiş, dekoratif özellikler kazandılmış. Bilhassa butik otele dönüştürülen yapılarda göz okşayan estetik ön plana çıkarılmış. Dinlenme amaçlı kafelerin, bahçelerin yanısıra yöre ürünlerini satan tezgahlar kurulmuş. "Çamçıyaka" tepesinden köyün manzarasını seyretmek ise ayrı bir zevk... Özellikle badem ağaçları çiçekleri ile kaplı köyün yamaçları şifalı bitki ve binbir türlü baş döndürücü güzellikte kokular saçan çiçek ve otlarla bezeli oluyor. Sadece ot toplamak için gelenlerin olduğu köyde, tavşan, tahtalı güvercini, keklik, yaban domuzu bulunuyor. Bölgede karaca da olduğu söyleniyor. Ancak hiçbir avcının karaca avlamadığı da belirtiliyor.Yeşilyurt Köyü'nün genel manzarasını ana yoldan 3 km'lik toprak rampa yol ile ulaşılan Adatepe'deki Zeus Altarı'ndan seyredebilirsiniz. Tüm deniz ve orman ayaklarınızın altında alabildiğince uzanacaktır. Edremit Körfezi kıyıları, Küçükkuyu koyları ve sahili bu noktadan eşşiz güzellikte görünüyor. Dev kayanın üstünde ki manzara böyle eşşiz ama altındaki ise ayrı bir görsellikte. Rüzgar marifetiyle oyulmuş ilginç görünümlü kayalar, sizi bir başka aleme götürecek ve nefesinizi kesecek kadar güzel.

Yeşilyurt tatil yerleriTarihi Mekanlar : Bir zamanlar Rumlar'ın da yaşadığı Yeşilyurt Köyü meydanında bulunan cami, mimarisiyle dikkat çakiyor. Kilise görünümü andıran caminin yapımında Yunanlı ustalar çalışmış. Bu nedenle yapıda camiden daha çok kilise detaylarına rastlanıyor. Yeşilyurt Köyü'ne 30 kilometre uzaklıktaki Assos, Behramkale, Truva, Alexandria Troas, Babakale de görebilecek tarihi yerler arasında bulunuyor. Yeşilyurt'tan günübirlik ayrılarak hemen çok yakınınızda olan Zeut Altarı yolu üstündeki Adatepe Köyü de bir başka gezi yeri olabilir. Bir zamanlar sularla çevrili olduğu için bu ismi alan köy taş evleri ile dikkat çekiyor.

Zeytinyağı Müzesi : Yeşilyurt Köyünden ayrılıp sahil yoluna bağlanınca Küçükkuyu'ya girmeden yolun deniz tarafında tarihi bir yapı göze çarpıyor. Burası Zeytinyağı Müzesi olarak düzenlenmiş. Müzede zeytinyağı, sabun üretiminde kullanılan bir çok araç gereç, yağ saklama küpleri, amphoralar sergileniyor. İki katlı müzenin bahçe ve birinci katında zeytin ezmede kullanılan, çeşitli dönemlere ait presler yer alırken, sergi salonunda üst katında yağ saklama kapları, cam damacanalar, sabun yapımı, yağ üretimi temsili maket, resim ve kompozisyonlarla gözler önüne seriliyor. Zeytin ağacının Tanrı'nın insanlara bir hediyesi olduğuna inanılıyor. Bu benzersiz ağacın meyvesi zeytinin özü anne sütüne en yakın özelliklere sahip olması, içerdiği E vitamini ile yaşlanmayı geçiktirmesi, hücreleri yenilemesi, kollestrol seviyesinin düşürmesi yüksek tansiyona ve ülsere karşı koruma sağlaması nedeniyle günümüzde kendisine olan ilgiyi her geçen gün biraz daha artırıyor.

Mıhlıçay; Doğa ile başbaşa kalıp kuş ve su sesi dinleyerek yorgunluğunuzdan kurtulmak, ciğerleri temiz havayla doldurarak kondisyon kazanmak ve biraz da serüven yaşayarak yakınlarınıza birşeyler anlatmak istiyorsanız; İşte size şehrin stresini unutturup sevinç çığlıkları attıracak farklı bir doğa kucağı. Mıhlıçay' a gitmek içinse, Çaypazarı Caddesi Selton Tesisleri yanından yaklaşık 5 km. stabilize yolu izleyip yolun gittiği noktaya geldikten sonra araçtan ayrılıyorsunuz. Kah patika yoldan, kah arazide yürüyerek Mıhlıçay yatağına iniyor ve çayın akış yönüne doğru 1-2 km. yürüyerek şelaleye ulaşıyorsunuz. Tarifi zor, biraz da karışık olan bu dağ yolunda yön soracak kimse olmaması doğa severleri rehber ve turla gitmeye teşvik ediyor. İşte doğa ile mücadele burada başlıyor. Yürümekte zorluk çekenlerin bile inat ve azimle indikleri patika yol size önce Baş Değirmen mıntıkasına getiriyor. Restore edilmiş eski bir su değimeni var. Rumlar'dan kalma taş yapı hani biraz emek verilse yarın faaliyete geçecekmiş gibi. Değirmen taşları, su yolları, olduğu gibi duruyor. Değirmenin karşısında sessiz sakin akan Mıhlıçay üzerinde estetik kemerli köprü bulunuyor. Köprü üzerinden defalarca geçmenizi sağlayacak kadar keyif veriyor. Romalılar'dan kalma köprü, eski Truva'ya giden tek ulaşım yolu. At ve develerin tek geçişi buradan. Kışın yükselen, coşup kabaran Mıhlıçay'ı aşan köprü şimdi trekingcilere ve zeytincilere yol veriyor. Çevre çam, çınar, zeytin, tesbih, defne, incir, ayva, armut ağaçları, kekik ve böğürtlenle dolu Mıhlıçay'a 1970'te Kazdağı Ayazma'da ki üretme çiftliğinden getirilen yavru alabalık ve sazanları bırakmışlar. Balıklar doğaya dönüp yabanileşerek lezzetlenmişler. "Siyak Benek" adını taşıyon bir tür alabalık, büyüyerek kiloluk kofana halini alabiliyor. Değirmenden yukarı yol beklemeyin. Kah dere içinden kah paralelinden kayalar üstünden atlaya zıplaya 20 dakika süren bir yolculukla akış yönüne karşı yürüyorsunuz. İri kayalar, suyun debisi yüksek zamanlarda dere yatağına taşınıp yerli yerine oturmuşlar. Sert granit taşların yosunlu ve ıslak bölümleri ise kayıyor. Kademe kademe yükselirken önünüze bir çok minik şelale çıkıyor ve nihayet yüzebilir çap ve derinlikte bir gölcüğe varınca doğanın bonkörlüğü karşısında, yemyeşil bitki örtüsünün çevrelediği göle bakmaya doyamıyorsunuz. Ama gerçek ürkütücü ve ürpertici vahşi güzellik gölün arkasında gizli. Gölün yatağından 15-20 metre ilerleyince bu defa hiçbir bitki olmayan ve taştan yapılma yüksek dik kaya duvarlarla çevrili bir odaya giriyorsunuz. Bir nevi hamam kurnası görünüşlü bu vahşi bölümün anlatılamaz bir güzelliği var. Tam karşınızda çılgınca dökülen bir şelale, kulakları patlatırcasına sesler çıkararak göle akıyor. Yanınıza deniz gözlüğü aldıysanız dibe şöyle bir bakın. Kavanoz gibi dimdik duvarlı inen avuç içi benzeri zemini tam 30 metre derinlik taşıyor. Tabanın koyulaşan rengi ürkütücü! Maceracı gözüpek gençler ne yapıp yapıp dik duvarlara tırmanıyorlar. Ayağa kalktıkları anda atlamak zorunda kaldıkları meyilden kendilerini 10-15 metre yükseklikten buz gibi sulara bırakıyorlar. Çığlık ve haykırışlar şelale suyunun çıkardığı ses ve köpüklere karışıyor. Tepinircesine akan şelale altına gelenlere jakuzi etkisi ve soğukluğu ile vücudları zımba gibi yapıyor. Eğer rehberinizin dediklerine uyarsanız, kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Yol boyunca yanınıza almanız gerekenler; lastik ayakkabı, iniş çıkışlarda rahat hareket edebilecek özellikte bir şort veya mayo. Ve elbette soğuk kumanya. Ateş yasak. Yol boyunca aceleci olmayın, yoksa bacak ve dizinizi kaya ve taşlara çarpabilir ve yaralanabilirsiniz.

Çanakkale Yeşilyurta nasıl gidilir; Çanakkale'ye bir saat İzmir'e 3 saat uzaklıktaki Yeşilyurt Köyü'ne gitmek için İzmir-Çanakkale otobüslerine binip, Küçükkuyu'ya da inmek gerekiyor. Köye 3 kilometrelik mesafeyi ise taksi ile gidebilirsiniz. İstanbul'dan Küçükkuyu'ya otobüsle gitmek isteyenler Uludağ İşletmesi'nin çift katılı otobüsleriyle ulaşabilirler.
Uludağ İşletmesi, Tel: 245 27 95
Küçükkuyu, Tel: (286) 752 56 66
Özel aracıyla gitmek isteyenler Çanakkale'den Edremit körfezi'ne asfalt rampadan inerken solda çeşmenin yanında bulunan Yeşilyurt sapağına girecekler. Bu yol 500 metrelik bir yokuştan sonra köye ulaşıyor.

Çanakkale yeşilyurtta ne yenir; Köy meydanına ağaç gölgesine araçlarını park edenler çevrede bulunan kır lokantalarına oturup sessiz ortamda bir yorgunluk çayı içiyorlar, arzu edenler otlu, peynirli puf böreklerinden sipariş veriyorlar, sonra da hazım yürüyüşüne çıkarcasına köy sokaklarında yenilenip, dekoratif özellikler kazandırılan evleri seyrediyor, fotoğraf çekiyorlar, yöre hediyeliklerden alıyorlar.Bir başka yemek yenecek yer ise Küçükkuyu sahili yol üzerinde bulunuyor. Burası Adatepe Zeytinyağı Müzesi restoranı. Müze bahçesinde ki restoran görevlileri Emine ve Sibel hanımlar yöre zeytinlerinden elde edilen sızma yağlarla yapılmış zeytinyağlı yöresel yemekler arasında sarma, börek, kabak çiçeği dolması, içi boş yufka olup "Dıble" olarak anılan bir tür tatlı çeşidinin beğenildiğini belirtiyorlar. Arzu edenler, hediyelik çeşitli şişe ve teneke ambalajlarda hazırlanmış yağlardan, zeytinlerden ve ezmelerden satın alabiliyorlar. Zeytin desenli tabaklar, kupalar, zeytin motifli dokumalar, kokulu ve sade sabunlar, çamaşır makinesi için yapılmış doğal toz sabunlar, zeytin ağacından yapılma yemek karıştırma kaşık ve çatalları diğer çeşitler arsında yer alıyor.

Çanakkale yeşilyurtta konaklayabileceiğiniz oteller, moteller : Yeşilyurt köyü'nde konaklamak için son yıllarda yapılan tesisler sayesinde çeşitli alternatifler bulunuyor.

* Akarsu Hotel: Mıhlı Küçükkuyu mevkii. Tel : (0286) 752 54 13
* Egem Motel: Küçükkuyu / Ayvacık. Tel : (0286) 752 56 96
* Ilıada Hotel: Kazdağı yaykın Mevkii . Tel : (0286) 484 77 78

Küçükkuyu sahilindeki kamp ve karavan alanları ve pansiyonlar diğer seçenekler olabilir. Altınoluk Sahilindeki tesislerde konaklayıp Yeşilyurt köyünü günübirlikte gezebilirsiniz.

Kaynak: ikidakika

Devamını okuyun...>>

10 Ekim 2008 Cuma

Marmara Ereğlisi tatil yerleri

Marmara Ereğlisi tatil yerleriMarmara Ereğlisi, İstanbul'a yakınlığı ve ulaşım kolaylığı ile hoş bir haftasonu tatili geçirilebilecek ideal tatil beldelerinden. Sahil şeridinde oluşan ilginç kaya yapısı, uzayda başka bir gezegende olduğunuz hissine kapılmanıza neden olacak kadar etkileyici. Doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri, damakta tat bırakan lezzetleriyle Marmara Ereğlisi farklı bir tatil vaat ediyor. Doğal güzellikleri, tarihi zenginlikleri, damakta tat bırakan lezzetleriyle Marmara Ereğlisi farklı bir tatil vaat ediyor. Tekirdağ'a bağlı Marmara Ereğlisi İstanbul'a yakınlığı ve ulaşım kolaylığı ile hoş bir haftasonu geçirebilecek ideal tatil beldelerinden. Sahil şeridinde oluşan ilginç kaya yapısı uzayda bir başka gezegende olduğunuz hissine kapılmanıza neden olacak kadar etkileyici. Açık hava müzesi görünümündeki bölgedeki kayalara halk arasında ''Kına Taşı'' deniyor. Ördek kafası, köpek, kaplumbağa veya tekerlek biçimli taşların yanısıra ''Güngörmez Mağarası'', dehliz ve galeriler ilginizi çekecek.

Marmara Ereğlisi tatil yerleriEskiden denizden gelen korsan baskınlarında gözetleme kulesi vazifesi gören kalıntılar, kaya oyukları arasına yuva yapan kerkenez kuşları bakir bölgede doğaseverleri olduğu kadar fotğraf ve video tutkunlarını da memnun ediyor. Bu ortamdan olta balıkçılığı ise bir başka seçenek. Yaklaşık 30 kilometre uzunluğundaki kıyı şeridi yazın İstanbul ve Trakya'nın birçok yerinden gelen ziyaretçilerle dolarken Marmara Ereğlisi,yerleşim alanı sahil bantındaki lokantalar cafe ve yürüyüş alanları konukları ağrlıyor. Tarihi İstanbul kadar eski olan Perinthos antik kentindeki kazı çalışmalarında henüz yüzey temizlik çalışmaları yapılmış olmasına rağmen toprak altında Efes antik kadar önemli kalıntıların olduğu belirtiliyor. ilk çağlarda Perinthos daha sonra Heraklera, Trakya Ereğlisi, nihayet Marmara Ereğlisi adlarını alan bölge eski ve zengin tarihi geçmişe sahip. En eski yerleşmeler Tunç çağında kurulmuş. M.Ö.3000 yıllarına inen yerleşme birimleri ve çömlek parçaları ortaya çıkarılmış. Tüm Trakya'da olduğu gibi burası da denizden ve karadan gelip koloniler kuran Trakyalıların istilasına uğramış. Daha sonraları Frigler, İskitler, Grekler, Persler ve Makedonyalılar bölgeyi ele geçirmişler. Kent M.Ö. 340'da Büyük İskender'in ordularının kuşatmasına karşı koyup teslim olmamış. Roma dönemi boyunca Trakya'nın başlıca deniz üssü olma özelliğini koruyan, iki kez Arapların eline geçen 1204'de Venedik donanmasının uğrak yeri olup 1460'da Osmanlı egemenliğine girmiş. Ruslar, Bulgarlar, Yunanlılar, İtalyanlar bölgeyi ziyaret etmişler ve 1922 yılında bölge Türk birliklerince alınıp vatan topraklarına katılmış. Çevrede Nereleri GezilirMarmara Ereğlisine 40 km. uzakta bulunan Tekirdağ'dan yazın Marmara Adasına feribot seferleri yapılıyor. Kumbağ'dan adaya kalkan motorların hareket saati 13.00. Tekirdağ içindeki Arkeoloji Müzesi Tekirdağ evleri ve Macar kralı Rakoczy'nin müze evi görebilecekleriniz arasında. Sahil boyunda yer alan çay bahçeleri, kafeler ve lunapark başlıca uğrak yerleri ama Tekirdağ deyince ilk akla gelenler şüphesiz haklı şöhrete sahip Yeni Rakı, içinde eser miktarda sarmısak bulunup kömür ateşinde pişirilen Tekirdağ köftesi, Hasanbey ve Kırkağaç karpuzu, Haziran ayının ilk haftasında festivali yapılan kirazı ve mandıralarda işlenen süt ürünleri, özellikle de peyniri. Şimdi bunları teker teker inceleyip özelliklerine bir bakalım.

Marmara Ereğlisi tatil yerleriMarmara Ereğlisine nasıl gidilir: Marmara Ereğlisi'ne İstanbul ve Tekirdağ'dan E-5 ve Tem karayollarını kullanarak kısa sürede ulaşmak mümkün. Tekirdağ yolunu takip ederek yaklaşık bir saat gibi bir sürede Gümüşyaka ve Botaş'ı geçtikten sonra Marmara Ereğlisi sapağından yolu kontrol edip girebilirler. İstanbul'a 107 kilometre, Tekirdağ'a 40 kilometre, Çorluya 28 kilometre uzaklıkta bulunan tatil beldesine otogarlardan kalkan otobüslerle gelenler Marmara Ereğlisi'ndeki heykelin yanında saat başı kalkan otobüs seferleri ile dönebilirler.

Marmara Ereğlisinde ne yenir: Marmara Ereğlisi sahilleri balık türleri bakımından oldukça zengin.Karadeniz, Boğazlar, Marmara, Ege balıklarının göç yolları üzerinde bulunan kıyılarda Tekir, Uskumru, Sinarit, Levrek, Sardalya, Lüfer, Çinekop, Fener, Mezgit, Dil gibi balıklar bulunuyor. Sahil bantı üzerinde yer alan beş balık lokantasında balık çeşitlerinin yanısıra kalamar, midye tava ve deniz ürünü çorbaları deneyebilirsiniz. Marmara'nın az tuzlu denizinin balıklarının daha leziz olduğunu anlatan balıkçılar ızgara, buğulama, güveç çeşitlerini de methediyorlar. Balık sevmeyenler Tekirdağ'ın ünlü köftesini tercih ederlerse Marmara Ereğlisi'nde de ünlü köfteyi, piyazı bulabilirler. Taze balık almak isteyenler balıkçı barınağında bulunan balıkhali tezgahlarına bir göz atmalıdır.

Marmara Ereğlisinde konaklayabileceğiniz oteller, moteller, apartlar; Marmara Ereğlisi'nde yazın haftasonunu geçirmek üzere gidebileceğiniz motel ve bazı pansiyonlar bulunuyor.
Marmara Ereğlisi Belediyesi Eğitim ve Dinlenme Tesisleri .Tel: (0282) 613 26 51
Yıldız Apart Pansiyon Tel: (0282) 613 20 64
Kumsal Motel: Tel: (0282) 613 23 51
Heraklia Otel Tel: (0282) 613 44 23
Sahil Motel Tel: (0 282) 613 15 13
Özden Pansiyon: (0 282) 613 30 85
Olympos Pansiyon (0 282)613 01 49
Klassis Otel (Silivri): Tel: (0212) 727 40 50

Kaynak: ikidakika
Devamını okuyun...>>

Gideros Koyu

Gideros Koyu Karadeniz'de maviyle yeşilin arasında yaptılan yolculukta, Kastamonu sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandında mola veriyor. Kastamonu'nun en güzel koylarından biri olan Gideros koyu; kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil bir örtüyle çevrilerek, zümrüt yeşili bir gölü andırıyor. Batı Karadeniz'e yaptığımız yolculuk, Sinop'a doğru daha 328 km devam edecek. Kastamonu il sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandını film şeridi gibi gözler önüne seriliyor. Tekne yapımcılığında ünü sınırları aşan Tekkeönü ve Kurucaşile, ilk karşılaştığımız koylar. Yol tarafı ve deniz kenarında heybetli ahşap omurgalar, Karadeniz'in usta ellerinde şekillenerek tekne oluyor ve denize iniyor. Kurucaşile, şirin bir sahil kasabası. Sokak aralarında bile park etmiş araçlar arasında tekne yapanları görmek mümkün. Çekiç, matkap sesleri, atölyelerin boş durmadığının habercisi. Küçük çapta teknelerin yer aldığı balıkçı barınağının içi, renkli yansımaları ile sempati topluyor. Önümüzde Kuşçu köyü, Aydosdere, Sakallı, Cide, Akbayır, Güzelkent, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Çatalzeytin gibi birbirinden güzel koylarla süslü yerleşim merkezleri, tatil ve kamp alanlarıyla, plajlar bulunuyor. İmrendirici sakin kumsalların çekiciliği, yol alıp ilerlemenizi engelliyor. Hepsinde durmak ve dantel koyları fotoğraflamak istiyorsunuz. Tepeden seyredip hayale dalmak bile başlı başına bir zevk. Akdeniz'e tezat beton binalar, parsellenmiş yasak bölgeler, küme küme kooperatif evleri ve her koya yerleşmiş tatil köyleri yok. Gürültü, trafik, is, pis, duman yok...

Gideros Koyu Yöre halkı mütevazı, kendi işinde gücünde, turiste alışık, doğayı korumuş, yöresel özellikler kaybolmamış ve hayrettir, Karadeniz hala temiz. Kapısu köy tabelası ile Kastamonu il sınırlarına adım atıyoruz. Aslında her koyu tek tek anlatmak gerek. Fakat bir tanesi var ki, Karadeniz'in en güzel koylarının başında yer alıyor: Kurucaşile-Cide arasında, iki noktaya da 12 km uzaklıktaki Gideros Koyu. Karadeniz'de çıplak toprak görmek neredeyse imkansız, her yer yeşil. Kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil örtü, Gideros'u da sarıp kucaklamış ve tarifi imkansız güzellikteki yeşille mavinin bütünleştiği, koyu zümrüt yeşili, yüzük taşı benzeri bir göl oluşturmuş. İsmi Cenevizliler'den kalma Gideros Koyu, iki balık lokantası ve birkaç evden oluşuyor. Her açıdan manzarası ve seyri güzel doğa cennetini önceden keşfedenler, Ankara'dan İstanbul'dan balık yemek için gelmeyi adet edinmişler. Virajlar, daralan yollar, rampalar, onların gözünde hiç büyümemiş. Görür görmez hayran kalıp hiç üşenmeden girdim içeri. Yolu beton, 200 metre meyil ve birkaç virajla kıyıya iniliyor. Araçlar için park yeri var.

Gideros Koyu Küçük plajı ise kumsaldan denize girmeye imkan veriyor. İsteyen tekne tutup, koyun dışına da açılabilir. Hamamı, mağarayı görüp denize girebilir, balık da tutabilir, seyir zevki veren koyda, salata ve balık yiyebilirsiniz. Her türlü havada dalgaya korunaklı liman, uyuyan görüntüsüyle tarih boyunca nice tekneleri ağırlamış. Aklım Gideros'ta kaldı... Birçok koy aşıp, sarı-mor çiçekli bitki örtüsü içinde ilerlerken bir tabela çıkıyor karşınıza: "Kırmızı, mavi, yeşil deniz, işte Cide'miz". Gerçekten de renkli denizi ve geniş kumsalı alabildiğine uzanıyor. Mayıs-Haziran aylarında en durgun denize sahip Karadeniz kıyısından devam eden yolculuk, bazen orman içi yolculuğuna dönüşüyor. Denize dökülen toprak rengi nehirleri atlayıp Kastamonu-Sinop sınırına yakın, Ginolu Çatalzeytin koyuna kadar uzanıyor.

Tarihçesi; M.Ö. 18. yüzyılda Gaslar'ın yurdu olmuş. Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Pontus Rumları, Romalılar ve Bizanslılar'ın yönetimine geçmiş. Bizans hanedanı Kommenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu Kalesi, görkemli görüntüsü ile ziyaretçileri etkiliyor. Anadolu'ya Türkler'in gelmeye başlamasından sonra, Danişmentliler'e, Anadolu Selçukluları'na, Çobanoğulları'na, Candaroğulları'na ve Osmanlı İmparatorluğu'na kapılarını açan Kastamonu, dönemin kültür merkezlerinden biri olmuş. Yörede Candaroğulları ve Osmanlılar'a ait Atabey Cami, Mahmut Bey Cami, İsmail Bey Külliyesi, Yılanlı Şifahanesi, Aşirefendi Hanı, Karanlık Bedesten, Nasullah ve Yakupağa Külliyeleri bulunuyor. İnebolu, Abana, Küre, Taşköprü sokaklarındaki Osmanlı mimarisi evler ilgi çekerken, İnebolu kıyılarında yapacağınız bir gezide Kurtuluş Savaşı'nda mermi ve cephane taşımada kullanılmış kayıkları da görme şansınız var. Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde ayrı bir yeri olan Kastamonu'da 23-31 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk Şapka ve Kıyafet devrimini başlatmış. Kastamonu'nun sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar ilgi çeken doğası içinde Ilgaz Dağı Milli Parkı, dağcılık ve kış sporlarına meraklıları ağırlarken; zengin orman örtüsü, piknik yerleri, yaylaları, kanyonları ve mağaraları ile de resim ve fotoğraf gibi sanatsal etkinliklere meraklı olanlara olanak tanıyor. Tosya gibi bereketli çentik tarlalarının su yüzeyindeki yansımaları ise ilginç görüntüler oluşturuyor.

Nasıl Gidilir; İstanbul'dan çıkanlar, devlet yolu ya da otoban ile Bolu üzerinden Gerede'ye gelmeden Yeniçağa yol ayrımını kullanarak, Devrek-Bartın yoluyla Batı Karadeniz sahiline ulaşabilirler. Cide-İnebolu arası sık ve sert virajlara sahip bazı heyelan bölgelerinde, dozerlerin çalışma yaptığı kısa aralıklar stabilize. Sürücüler daralan yol, rampa çıkışı gibi uyarı levhaları ile karşılaşıyor. Bazen de amatör tabelalar görülüyor. "Dikkat ağaç kesimi var" yazılarından sonra, ya kamyonlara tomruk yüklenirken ya da traktörler tarafından çekilen ağaç kütükleri gövdelerine rastlanıyor. Trafik ekibi ve radar görülmese de yerleşim yerlerinden yavaş geçmek ve kent giriş çıkışlarında dikkatli davranmak gerekiyor.
İstanbul-Kastamonu arası 520 km

Ne yenir; Sahilde zırhla kesilip temizlenen taze kalkan balık dilimleri, deniz suyu ile yıkanıp hazır ediliyor. Salata, bol çeşit ve şaşırtıcı ekonomik fiyatıyla, tekrar gelmek için insana cesaret veriyor. Kastamonu çevresinde etli ekmek, büryan kebabı, çekme helva gibi yöresel yiyecekler de var. Tosya'da tezgahlarda satılan ünlü pirinci, yol kenarında da bulup satın alabilirsiniz.

Nerede kalınır; Her koyda, özellikle turistik bölgelerde Cide-Abana-İnebolu gibi plajı ve kumsalı olan bölgelerde konaklama imkanı çok. Ayrıca kamp alanları ve pansiyon bulunabilir. Kastamonu-Sinop kent otelleri alternatif olabilir. Görerek ve yöreyi beğenip otel seçmek en sağlıklısı. Gideros Koyu, Kazım'ın Yeri'nde, mütevazı bungalovlar mevcut.

Kastamonu İl Turizm Müd. : Tel: (0-366) 212 58 28
Abana Tatil Köyü : (0-366) 564 12 53
Otel Bora : (0-366) 564 12 60
Cide Bld. Tesisleri: (0-366) 866 35 13
Alkan Otel : (0-366) 866 12 79
Ece Tesisleri : (0-366) 866 20 05
İnebolu Otel : (0-366) 811 31 00
Yakamoz Tatil Köyü : (0-366) 811 43 05
Devamını okuyun...>>